Teknoloji nötr de değildir tarafsız da. İnşâ ettiğimiz her ne varsa onda kendi kimliğimizin yansımalarını buluruz. Ne zaman ki fiziksel bir mekânda dolaşırsınız, aslında mimarların planını ve mekânı ilk tasarlayan şehir planlamacılarının aklındaki tasarımı geziyor olursunuz.
Tabii ki mekânı nasıl dolaştığınız size özel -tıpkı nasıl yürüdüğünüz veya ziyaret etmeye karar kıldığınız her alanda, gezmeye nereden başladığınız gibi- ama yine de baktığımızda arşınladığınız tüm alanlar mekânın tasarlayıcısının tahâyyül ettiği daha büyük bir plana tekâbül eder.
Aynısı dijital kanallar için de geçerlidir.
Tabii ki her kullanıcının kendine has dijital izdüşümü, davranışı ve tasarlanamayan özel deneyimleri vardır. Ama bu genelde deneyim uygulamacısı ve servisin tasarımcısının hayal ettiği plânı takip eder.
Gerçek şu ki; tasarımcının değerleri etkileşime girdiği her şeyle derinlemesine bağ kurar ve kökleşir; kaydırdığımız yayınlar, tıkladığımız tuşlar, gördüğümüz imgeler…
- Biri Facebook deneyiminin sayısız yayın odaklı olacağına karar verdi ve bu sayede katılımı olabildiğinde artırmayı planladı. Facebook`ta kimse size nefes almanız gerektiğini, dışarı çıkmanız gerektiğini veya arkadaşınızı aramanız gerektiğini hatırlatan bir düzine kartla ortaya çıkmamıştır.
- Biri, Tinder`da bağ kurmak istemediğimiz insanları kaydırarak hayatınızdan çıkarma fikriyle çıkageldi. Sizce bu gerçek hayatta pek mümkün mü?
- Biri, Alexa ile sizi “lütfen” veya “teşekkürler” gibi sözleri söylemek zorunda bırakmadan, siparişlerinize ulaşmanızı sağlayan servislere ulaştırdı.
Sizce bu, birkaç yıl içinde hizmet sektöründe çalışanlara nasıl davranacağımızı etkileyecek mi?
Başkaları tarafından yapılan bir ürünü deneyimleme şeklimizde ürünün akıbeti konusunda büyük ve derin bir etkiye sahip olabiliriz.
Bu, elbetteki Facebook`taki tasarımcının tüm bu bağımlılık yaratan haberlerin ve bitmek bilmeyen yayınların kararının tek sorumlusu olduğu anlamına gelmiyor.
Bu şeytani bir planın parçası değil, “şeytani” insanların yarattığı bir şey. Ama gel gelelim ki insan doğasının parmak izleri her yere de bulaşmış durumda.
Şirketler, kullanıcı katılımını artırmak için bir fikirle ortaya çıkan işçilerini ödüllendirirken çalışma ortamında neyin iyi veya kötü düşünüldüğüne göre ses ayarlarlar.
Kullanıcısını ürünle daha çok zaman harcatmaya yönelik özellikler, tanınırlık, maaş zammı ve terfilere bu şekilde karar verilir.
Tasarımcılar olarak kariyerimizin birçok safhasında birçok karar almakla yüz yüze kalırız. Yüksek geri dönüş oranı için bir tuş ekleme kararı gibi mesela.
Kullanıcıların kendini çok bağlı hissetmeyeceği tuş etiketinin yumuşatılması kararı, işaret kutusunun otomatik seçilimi, “aboneliği kaldır” tuşunun boyutunun azaltılması, pop up tasarımı kararları da buna eklenebilir.
Parmak izlerimiz tasarladığımız ekranların her yerinde ve ekranlar bizim bu dünyadaki mirasımız, dikkatli olmakta fayda var.
Fabricio Teixeira’nın “Your fingerprints are all over the screens you design” isimli makalesinden yararlanılarak yazılmıştır.